Menu

Geceyi anlamlı kılan…

Bazen imkânsızlıklarla çevrilidir hayatın. Dikenli teller girmiştir sevdalarına ve izin verilmeksizin yaşamaktasındır hayatı… Ya da hayatın ölmekle geçecektir, zira böyle yaşanmaz!!! Direniş sabahlarına uyanırsın, kanlı pusularında kâbuslar görür ağlarsın. Bu hayatın sevimsizliğini gördükçe kahrolacaksın!

Gece yarısını çoktan geçmiş ve sokakların uykusu henüz başlamıştı… Huzur dolu bir karanlık… Sabahın koşuşturmacalarından öte gecenin soğuk ve tehlikeli sessizliği… İşte tam da böyle bir andı. Yıldızlar bilindik parlaklık içinde ve gözler kayan bir yıldızı yakalama derdinde… Oysa inanış o dur ki ne zaman bir yıldız kaysa, bir insan göçer bu diyarlardan… Nedendir bilinmez, gözler ölümü bekler…

Tam da böyleydi her şey… Çıkmaz bir sokağa girmek gibiydi! Çeşmenin ne yaparsan yap akıtması gibi… Çaresizliği en çok gece hissederdin, korka korka yatağa girer ve uyumak için türlü ritüeller denerdin… Bulaşıkların birikmiş, yıkanacak bir sürü giyimin bulunmaktaydı… Üşenmek, özetleyici bir kelimeydi belki de! Ya da bunların hepsi tam bir saçmalıktı!

Oysa gecenin soğuk yalnızlığındaki sessizliğe inat gülüyorlardı işte… İnatla ve bir o kadar umutla! Yıldızların kayması umurlarında bile değildi ya da dünyanın şekli, dönüşü… Yasalar öngörüsüz bir biçimde gecelerin tehlikelerinden bahsederken ve ortak renk tonu koyuyken, bu kadar olmaz dedirten iyimserlikle çılgınlar gibi gülüyorlardı… Horultulu bir gecede, neşe dolu gülücükler dağıtıyorlardı işte… Ve sınırları çizilmişken dünyanın, tam da o gece çaktırmadan siliyorlardı tekerlekli sandalyeleriyle… Oysa hüznün baş tacıydı tekerlekli sandalyeler! Ama insan yendi mi bir kere karanlığı, bir daha hiç korkmuyor ve kaçmak için yatağa sığınmıyor!

Bir çiftti onlar… Tekerlekli sandalyeleriyle mutlu ve umutlu bir şekilde gecenin ve dünyanın yasalarını hiçe sayarak dönüp dururken sokağın ortasında, çok da önemli değildi hiçbir şey! Zaman durdu, yıldızlar sımsıkı tutundu birbirlerine ve gece anlamlı oldu bu gece…

KorsanKalem

Beğen