Menu

Sen oturmuş fotoğraflarda gülüyorsun ya, ben fotoğraf bile çekmiyorum artık..

 

korBizim güzel fotoğraflarımız vardı seninle; boy boy, çeşit çeşit.. Sen güzel gülüşünü sergilerdin, ben hüzünle gülerdim. Sevmedim fotoğraflara sırıtmayı. Ama sevdim, çeşit çeşit hayatları fotoğraflamayı. Bilmem ki nedendir? Doktorlara sorsak muhtemelen çocukluğuma kadar giderdi bu mevzu.. Önceleri uzun tuttuk sevişmeleri, daha sonra kavgaların süresi arttı ve sevişmeyi unuttuk. Ben telefonda konuşmaktan haz etmezdim; ama sesini duymadan edemiyordum, alıştım. Böyle böyle alıştım aslında insan olmaya.. Herkesi kendim gibi bilip, herkesten çeşit çeşit tokatlar yedim. Ha ben bir de yazmayı çok severdim. Herkesi herkese anlattım hikayelerimde,ama işte bir kendimi anlatamadım sana.. Aslında tam anlatacakken hatlar kesildi, sel oldu sonra çok sular aktı mahallelerden ve sözcüklerim sele kapıldı. Devlet afet bölgesi ilan etmedi bizim aşkımızı.. Tam sarmıştık yaralarımızı derken, deprem oldu. Altımızdan toprak kaydı, göçük altında kaldı cümlelerim ve AKUT gerek bile duymadı çıkarmaya.. Yazık oldu.. Onlarca buruşturup attığım sayfalar gibi..

Hassastım, kırılgandım ve belki de bir erkeğe yakışmayacak kadar naziktim kim bilir? Ama ben böyleydim işte. İnce ve zarif bir hayat sürmeyi düşleyen, kaba saba bir adam oluverdim sonunda. Ama dik durmaya çalıştım hep. Sendeledim, dizlerimin de kanadığı oldu kimi zamanlar. Kalktım sonunda. Düşmenin de insana dair olduğunu kavradım. Sıkı tutmak içindi tüm çabam ellerini.. Sımsıkı ve sağlam.. Korkularım hep senin yokluğundan oldu. Senin varlığın beni var etti ve umut etmeye başladım. İyiye dair ne varsa işte.. Sonra ittin beni. Hiç olmadık yerde ve hiç beklemediğim şeyler yüzünden. Öyle güçlü ittin ki, gücüm kalmadı hiç bir şeye.. Gücüm kalmadı bir çiçeğe bile sevgi vermeye.. Kapandım. Kapkara bir odanın huzuruna ya da huzursuzluğuna kapıldım. Belki de hiç çıkmamalıydım o odadan. Hiç bilmemeliydim seni.. Parmak uçlarını, bileğini, gözlerini ve kokunu..Bilmeyince katlanır insan her şeye! Bilmeyince neyi bilmediğini de sormayınca öyle mutlu olunur ki.. Çevrene baksan görürsün onları. Hiç bir soru sormazlar hayata dair. Hiçbir şeyin farkında bile değillerdir. Ve en basitidir bu hayatı yaşamanın.. Ben zorunu seçtim, ölümlerden ölüm beğenerek var oldum..

Sen onları seçtin. Sen bizi bıraktın ve onları seçtin. Gitmenin nihayetinde her şeye etkisi oldu. Kaybeden biz olduk. Kaybeden metro istasyonları oldu. Gizli otobüs biletleri oldu. Sabah kahvaltıları oldu. Karşıyaka Mezarlığı oldu kaybeden. Anıtkabir kaybetti ve Ulucanlar! Koskoca İzmir kaybetti ve Çanakkale.. Deniz kaybetti. Biz kaybettik. Yalnızlığı dert etmiyorum kendime, sadece alışkanlıklardan kurtulmalıyım. Telefonlara bakmamakla başlayabilirim misal.. Senin sırıttığın hesapları engellemeliyim. Garip.. Sen oturmuş fotoğraflarda gülüyorsun ya, ben fotoğraf bile çekmiyorum artık.. Ama sen içinde yaşadın her şeyi.. Ama sen bunalıyorsun, sen sıkılıyorsun doğru. Haklısın. Haklı olmayı seçmekle başladı her şey. Aslında seçmemeyi tercih etmeliydik. Hiçbir seçimde bulunmayıp, sadece eğrisiyle doğrusuyla yaşayabilmeliydik. Ama sen haklı olmayı seçtin nihayetinde.. Ben mutlu ya da mutsuz, bir şekilde yaşamayı.. Şimdi hiçbir seçimin önemi de yok. Zaten seçim sonuçlarında hep biz kaybediyoruz. İstatistikler hep onlardan yana. Biz fakir ama gururlu kaldık. Yağmalandı sevdalarımız, birkaç garip isteğe yitirildi umutlarımız.

Belki de en başında dokunmamalıydı elim, eline ve sen irkilmeseydin. Belki de yazdığın o cümleye cevap vermeseydim eğer ve o gece gözümü kırpmadan eşlik etmeseydim yolculuğuna; olmayacaktı hiçbiri.. Sen istediğin kadar özgür ve mutlu olacaktın, ben eskisi gibi yaşayacaktım.. Amacım hayatına eşlik etmekti, hayatını zehir etmek değil.. Amacım seni doyasıya sevmekti, düşman etmek değil..

KorsanKalem 29.05.2014 16.35

Beğen  
Önceki Yazı
Sonraki Yazı