Herkesin en iyi yaptığı şeyi, nedense ben yapamıyorum. Herkes suçu başkalarında arıyor. Bense tek suçlunun kendim olduğunu ilan ediyorum. Biliyorum, çevremdekilerin de gözleri benim üzerimde… Ama tüm suçu üstlenmişken, bir yandan da izliyorum sizi. Gizli gizli güzel günler diliyorum. Sessiz...
Lutfiye Cafe’ye ve Şanver 1933’e ESEN’likler dilerim!
Bizler yanlışa karşı sustukça, bizler güçlünün karşısında başımızı eğdikçe; bu dünyaya dair olan kötülüklerin üstesinden gelme şansımız gitgide azalıyor. Aslında ne güzel yaşarız şu dünyayı… O kadar bol ki her şey! Aç da yatmayız, üşümeyiz de, evsiz de kalmayız. Ama...
Hayat Bayram Olsa…
Hani bir şarkı var ya: Şu dünyadaki en mutlu kişi Mutluluk verendir Şu dünyadaki sevilen kişi Sevmeyi bilendir Şu dünyadaki en bilge kişi Kendini bilendir Şu dünyadaki en soylu kişi İnsafa gelendir Bütün dünya buna inansa Bir inansa hayat bayram...
Küçüğüm, daha çok küçüğüm… Burak’ın anısına…
Küçük bir şey yitirdiğini zannedersin. Oysa yiten-yitirdiğin kocaman bir şeydir. Canını yakan ne varsa, önemsiz kalır bu acı karşısında… Canın, bir daha bu kadar çok yanmaz bilirsin… Her şey kurulu bir düzenin sonucu mudur? Yoksa her şey, her gün kurulmaya...
Gökçelikler
Seni hiç tanımadan sevdim ben, Sesini hiç duymadı kulaklarım, Ellerim ellerine dokunmadı henüz, Gözlerin ne renk onu da bilmem. Ama kalbim senin için, seninle beraber atmakta Adını biliyorum, Adın Gökçe, Ve seni seviyorum Yüzünü hiç görmesem de, Kalbinin ritmini dinliyorum…...
Geceye Düşülen Notlar-29
Geceye Düşülen Notlar-29 (Bu şarkıyla okursanız sevinirim) Yıldızlar kadar güzeldi yüzü… Ben hiçbir yıldızı yakından görmedim. Teleskopla da bakmadım hiç. Kavrayamadım gerçekliğini. Uzmanlara göre bundan yıllar yıllar öncesinin yansımalarını görüyormuşuz hala. Yani demek oluyor ki belki gökyüzü sandığımız kadar parlak...
Bak bir yıldız kaydı ve gökyüzü artık eksik…
Bazen tüm gökyüzünü alıp odama taşımak istiyorum. Ki odam küçücük, ben zor sığıyorum. Ama bazen bu gökyüzünü bile hak etmiyor insanlar. Onların yüzünü gördüğüm anda olur olmadık tüküresim geliyor, içimden küfür de ediyorum, yalan yok. Dokunarak iyileşebilseydi insanlar, bu parmaklarımı...
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Boş bir sayfaya bakıyorum bir saattir. Solitare oynadım, ardından Freecel… Neden yapıyorum bunu bilmiyorum. Zamanımı bu iki oyunla baya harcadığımı düşünüyorum. Ya da zaman öyle ya da böyle geçiyor işte. Durduğunu gören oldu mu bilmiyorum. Gelip geçici yaşanmışlıklar üzerine kurulu...
Keşke olmasaydı bu şarkılar
Bir dağın zirvesi, Bir düşün kırığı, Bir yangının alevi, Kaldı elimizde… Yaşadıklarımızı düşünüyorum da, Ne düşkünmüşüz birbirimize.. Parmak uçlarına bile anlamlar yüklemişim! Keşke diyorum, Keşke bu şarkılar olmasaymış! Bir çölde doğsaymışım mesela; Seraplarla bezeli bir ömürde, Kendimi şeyh ilan etseymişim.....
Yolların kattıkları…
Uzun yollar beni hep sahil kenarına çıkardı. Geceleri uzun uzun seyrettim denizi. Kokusunu içime çektim. Her şehrin sahilinde ayrı bir koku çalındı burnuma. Garip aslında. Ama çok da önemli değil. Işıltılı dünyaları bir kenara ittim bu yolculuğun sonunda. Kıyıda köşede...
Aciz
Tutarlı olamıyorum ne yaparsam yapayım. Mesela sigara izmaritlerini kimi zaman atmasam da yere çoğu zaman fırlatıp atıyorum umursamazca! Bir umut yaşıyorken dünyada, umutsuzluğun dibinde buluyorum ellerimi Ki ellerim dokunmaya kıyamaz çiçeklere… Yüzüme bakıyorum uzun uzun, çizgilerin anlattığı derin kederlerle yüzleşiyorum....
Gerçekten mi?
Şehirden bir otobüs kalktı ve her şey o zaman başladı. Kimi zaman, alakasız şeylerin arasında bir bağ olduğunu hissediyorum. Mesela bir çocuk koşarken düşer. Bir bebek, o an bir evde hiç olmadık bir nedenden dolayı ağlamaya başlar. Çocuğun acısını, o...
Koca Koca Adamlar ve Masaya Düşen Damlalar !
Bir gülüş bile hatırlatıyor bazen. Bir gülüşün tonu, nasıl benzer başka bir gülüşe diye soruyorum kendi kendime. Sonra bir şarkı çalıyor. Çalmasaydı iyiydi bakışı atıyor masadakiler birbirlerine. Sonra hep bir ağızdan sigara yakıyoruz. Neden böyle olur bilmem. Herkes mi...
Sokak Aralarında Yağmura Yakalandık
Ve evet yağmurlar yağıyordu Bir düş kuruyordu adam Kadın uyuyordu En gerekliyken yıldızlar kayboluyordu Bir köpek ulumasıydı beni buraya getiren Bir kuşa özlemdi belki de Umutsuzluğa düşüyordu insan Yağmura kanıyordu Mutluluk şimdi, Karanlık odalarda Koca bir rüya görüyordu.. ...
Değişir Dünya…
Ve ben tüm bu çaresizliğe rağmen, bir çocuk gibi koca bir umut büyütüyorum bu dünyaya dair. Geçen her gün, yiten tüm insanlar ve olan tüm kötü olaylara rağmen hem de… Kırık bir şarkıya sığınıyorum tüm bu günahlardan. Kaldırımlardan aşağıya...
Sımsıkı Sarıldığım
Ekmek kırıntılarını taşıyordu karıncalar Ve kırık döküktü sevdalar Aşklar da yarım yamalaktı işte Sokağın hüznüne mi dalmalıydı? Yoksa, yine aynı evlerin karanlığında mı son bulmalıydı gece? Oysa ağzımızda heceleyemediğimiz sözcükler barınmaktaydı, Dokunamadığımız ellere inat hem de! Sevda güzel bir kadın...
Şemsiyelere de lanet olsun şu hayatta!
Aynı şemsiyenin altında, ıslanmıyorduk. Ama ben ıslanmak istiyordum. Güneşin bulutlar ardına gizlendiği her gün ıslanma taraftarıydım. Şemsiyelere o yüzden karşıydım. Islanmaktan korkuyordu. Sanki eriyecekti hanımefendi. Sonra ben durduğumuz yerden uzaklaştım. Yağmurun içine doğru… Sokağın birinde ıslanıyordum. Mesaj attı. “Nereye gittin...
Ben payıma düşen her şeyi kabul ettim…
Bir süre sonra, hepsinden, her şeyden, onlardan, bunlardan yoruluyorsun. Yüzüne baktığın kim varsa mutsuz. Elini tuttuğun kim varsa kırılmış dört yanından… Her gün umutsuzca nihayete eriyor. Neyi bekliyorum, niye bekliyorum bilmeden… Bilmemek en acı verici şey aslında. İnsan bilmeyince içinde...
Belaların boyunduruğu altında..
İnsan kendi ittiği bir insanı düştü diye sorguluyorsa, büyük bir yanılgı vardır ortada. Ben tüm yalınlığımla kalbimi açtım ve sonuçta sevgisiz bırakıldım. Ama benim bundan sonra yaşadığım hiçbir şeyi sorgulanmaz kıldı bu durum. Yani artık bir kuştan daha da özgürdüm....
İzmarit yanıkları
Usul usul yürüyorsun. Elindeki siyah poşetin içindeki şişeler birbirine vuruyor inadına. Sanki sokaktaki tüm pencereler senin aciz bedenini izliyor. Ve şişeler birbirine her vuruşunda sanki belediye, halka sokağa bakması için baskı yapıyor! Sense heybetli apartmanların yanında kendini daha bir ezik...