Günün belli saatlerinde dönüp bakıyorum posta kutuma yeni bir mektup bırakılmış mı diye. Penceremi kaplayan toz yüklü perdenin ardından izliyorum onu. Ama ne gelen var ne de giden! Posta kutumu diktiğim bahçenin çiçeklerine takılıyor gözlerim. Garip otlar belirmiş, boğuyor çiçekleri....
Güzelleme – Çuvaldız
Bu süreçte kırdıklarım olmuş olabilir. Kırıldıklarım da oldu elbet. Kırdıklarımdan özür dilerim, kırıldıklarıma da hakkım helaldir. Bu yazıda bir güzelleme, bir düş koydum ortaya… Güzellemenin kendimce başka bir anlamı olduğuna inandım. “İyi olabileceğine inandığım”ı yansıtan bir kelime olarak da sizlere...
Yediğimiz Küfürler
Yediğimiz Küfürler Sonunu getiremediğim hikâyelerin sorumluluğunu, baştaki cümlelere yükledim. Ansızın beliren eşsiz bir doğa olayı gibi bir fısıltıydı her bir cümle… Bazen bu fısıltıya kulak kabartsam da çoğunlukla gelip geçen bir misafire dönüşüyor. Arkasından bile bakamıyorum. Unuttuğum onlarca detayı gerçekten...
Planlanmış Aksilikler
Planlanmış Aksilikler Sefalet ve rehavet içindeki toplumlar, ayrılık tohumları ve savaşlar… Bana kalırsa, medeniyet toplu ölümlerden kurtulmuş kazazedeler toplamından ibaret. Tarihin kansız tek bir sayfası yok. Yırtılmış sayfaları saklayanlar da katiller cemiyetine üye! Ansızın çıkıp gelen bir kaçma isteği var...
Yeni Gün…
Bir gün daha başlıyor. Oysa ben yeni bir güne başlamak istemezdim. Çünkü temizlenmedi kir. Duvar sloganlarla dolu. Ve ne gariptir, bir önceki sloganın üzerine yazılmış yenileri… Tek değişen dünkü siyah, bu gün ise beyaz boyayla… Dün silahla, bugün bombayla! Binlerce...
Küçüğüm, daha çok küçüğüm… Burak’ın anısına…
Küçük bir şey yitirdiğini zannedersin. Oysa yiten-yitirdiğin kocaman bir şeydir. Canını yakan ne varsa, önemsiz kalır bu acı karşısında… Canın, bir daha bu kadar çok yanmaz bilirsin… Her şey kurulu bir düzenin sonucu mudur? Yoksa her şey, her gün kurulmaya...
Geceye Düşülen Notlar-29
Geceye Düşülen Notlar-29 (Bu şarkıyla okursanız sevinirim) Yıldızlar kadar güzeldi yüzü… Ben hiçbir yıldızı yakından görmedim. Teleskopla da bakmadım hiç. Kavrayamadım gerçekliğini. Uzmanlara göre bundan yıllar yıllar öncesinin yansımalarını görüyormuşuz hala. Yani demek oluyor ki belki gökyüzü sandığımız kadar parlak...
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Boş bir sayfaya bakıyorum bir saattir. Solitare oynadım, ardından Freecel… Neden yapıyorum bunu bilmiyorum. Zamanımı bu iki oyunla baya harcadığımı düşünüyorum. Ya da zaman öyle ya da böyle geçiyor işte. Durduğunu gören oldu mu bilmiyorum. Gelip geçici yaşanmışlıklar üzerine kurulu...
Değişir Dünya…
Ve ben tüm bu çaresizliğe rağmen, bir çocuk gibi koca bir umut büyütüyorum bu dünyaya dair. Geçen her gün, yiten tüm insanlar ve olan tüm kötü olaylara rağmen hem de… Kırık bir şarkıya sığınıyorum tüm bu günahlardan. Kaldırımlardan aşağıya...
Konuşan ben değildim ve dublörüm henüz daha bir çocuktu…
Öyle kederli bir tutarlılıkla izlerken denizi; ki ben tutarlı bakarım genellikle, tutarsızlığım bizzat kendi küçük hikayemdedir. Denize ve gökyüzüne baktığımda gördüklerim; bulutların ve sert dalgaların dışında, insanlığın bu değerli şeyleri nasıl olup da paylaşamadığını sorgulamama neden olur. Hiç bir sorgunun...
Mahkumiyet..
Kendimi bile göremiyorum çoğu kez aynada.. Aynalar da tanımıyor zaten.. Acayip bir adam oldum çıktım.. Ne bu keder bitecek, Ne de koşulsuz şartsız yaşayabileceğim. Ay ışığı dolduracak gecemizi, Bunu biliyorum.. Gün ışığı gözlerimizi kamaştıracak, Hüzünleniyorum.. Ve bir sahil kasabasında öğle...