Menu

Türlü telaşların karşılığında; bedenim yorgun düşüp yığıldığımda, geride bırakacaklarım yalnızca gözyaşı olmamalı..

                Rüzgarın geldiği yöne doğru giderek ne kadar yanlış yaptığımı anlayacaktım.. Ama henüz üşümemiştim.. Çevremi yorgun gözlerle irdelerken; ilerliyordum, rüzgarın dudağına doğru..  İçime içime sokuluyordu soğuk.. İç karartan,  mekanik bir ses işitiliyordu.. Bir iş makinesinin paletlerinin çıkardığı, yapay ve saçma bir sesti..

                Bir takım insanlar balık tutuyordu iskelede.. Bir süre izlemekle yetindim.. Balığa gittiğim olmuştur.. Balığın oltaya yakalandığı ve balıkçının çektiği o an tatmin de olmuşumdur.. Heyecanlanıyordu insan.. Bir, iki, üç, dört, beş,.. Ve heyecan kayboluyordu.. Bundan sonrası ihtiras ve katledişe giriyordu benim gözümde.. Ve uzaklaştım oradan.. Katliamı önleyemiyorsanız, en azından uzaklaşın derim.. Yoksa, kana ortak olmanız işten bile değildir..

                İş makinesi, geçen yıl dalgaların yıktığı konteynırın yerine yapılan yeni konteynırı korusun diye kayaları üst üste sıralıyordu.. Doğanın gücünü kavrayamamamız trajikomik aslında.. Soğuğa çare soba ve kaloriferlerdi, sıcağı klimalarla önledik.. Yağmur şemsiyelerimizi geçemedi ve duvarları, suyolları yaptık, kanalizasyonu reva gördük gökten gelen damlalara.. Kar yağmıştı, bembeyaz.. Tuz çözümdü, buldozerlerin gücü yetiyordu işte..  Basitti her şey.. Toprak kirleniyor, buzullar eriyor, dünya günden güne yok oluyordu.. Ama 100 yıl sonrası kimin umurundaydı ki! Satarım anasını.. Sattık.. Doğayı sattığımızı sandık.. 100 yıl sonrakilerin yaşamlarını sattığımızın farkında bile değildik.. Sonra utanmadık hiç, yaşam merkezlerini göstere göstere ormanı katlederek yaptık.. Utanma duygumuzu yitirdiğimizden beridir, insan olmaktan bihaberiz..

                Denize baktım, kirliydi.. Sağa  sola.. Elimizin değdiği her yere pislik bulaştırmıştık.. İnsanlığı bir aparkatla yere serebilirdim.. Medeniyetleri ve hükümdarları.. İktidar mücadelelerinde yiten insanları.. Yaşamak insan onuru için yaşamaktı benim için.. Yaşamak sevdalığın için yaşamaktı.. Kuru bir ekmeği paylaşırken huzur duymaktı.. Her gün sevgi sözcüklerini dilimize sakız edip, içini dolduramadığımız eksik sevgiyi tamamlamak değil! Sevdiğini düşerken de, kusarken de sevebilmektir aslolan.. Gerisi, nahoş bir oyundan öteye gitmemiştir.. Ki baktığımızda, çevreye mikrop saçan huzursuz birliktelikler çokça fazla..

                Özel günler ve haftalar benim takvimimde olmadı hiç.. Amacım hep, güzel günler ve haftalar yaşamaktı.. Yaşamın her basamağında gülmeyi arzulamadım.. Gülmek ağlamak olmadan değersizdi gözümde.. Ve çok gülen insanlardan uzak durmayı yeğledim hep.. Çok konuşan belki değil ama çok gülen çok yalan söyler.. Hep gülen koca bir yalan üzerine kurmuştur denklemini.. Ve her gülüşün altında ezilmiştir..

                Bazı şeyleri olduramaz insan hayatında.. Yani bazen her şeyi tam katsa da, olmaz yemek.. Tam kabarmaz, tuzu az yada fazla olur. Unutur yakarsın, taşar, kurur, çok pişer yani bir şeyler olur.. Ve olmaz o gün o yemek.. Bu noktada çok güçlüysen yeni bir yemeğe meyil edersin.. Güçsüzsen yersin öyle ya da böyle.. Zenginsen ya da daha doğrusu paran varsa, gider dışarıda yersin.. Ama oturup yemeğe bakıp hüngür hüngür ağlamayacaksın.. Bu alternatifin olmayacak işte.. Çünkü hayat bu.. Elimizde bu var ve buna göre yön vereceğiz her şeye.. Ya yoldan çıkıp yok olacağız, veyahut yarışın içinde var olacağız.. Bir savaş değil, bir barış hikayesi bu.. Bir yok ediş değil, varoluş mücadelesi..

                Kimsenin ne istediğini bilmediği bir dünyada; basit ve yüksek olmayan sıradan şeyler isteyen insanların var olduğu hayalini taşımak bile huzur veriyor.. Çok kelimesinden, çok rahatsız olan insanlar, hayatın farklı bir noktasından bakabilmeyi becerdikleri kanısını taşımaktayım.. Beni sev, çok değil beni sev yeterli.. Sevginin değerini ve mantığını anlamadan yollara koyulanlar, tüm duyguların içine ederek sıfatsız bir duruma çevirdiler yaşananları.. Ve ben sıkıldım artık, komik sevdaların figüranlığını üstlenenlerden.. İçim bunaldı, ruhum sıkıldı..

                Dışarıda alabildiğine yağmur yağıyorken; bunca dert, keder, hüzün kokuyorken toprak; sırılsıklam ıslanmak gibidir ağlamak.. Ki bulutlar gökyüzünün gözleri, damlalar gözyaşları değil midir? Bu hüzne bakıp ağlamayan, insan değildir!

                Türlü telaşların karşılığında; bedenim yorgun düşüp yığıldığımda, geride bırakacaklarım yalnızca gözyaşı olmamalı..

KorsanKalem 23.11.12 01.09

Beğen