İşte biz bu günlerde -kalbimizi nefes almanın bile lime lime ettiği şanssız günlerden bahsediyorum- biz böyle günlerde türlü duygu çeşitlenmeleri yaşarız. Üşürüz misal, terleriz sonra, baktık olmuyor kahkaha atarız, ağlarız. Böyle günler diş ağrılarının ayyuka çıktığı günlerdir. Hani gök gürültülerinden hemen önce parlamaların olduğu.. Kederlidir bu günler ama; gözyaşı dökemeyiz. Sigaranın külü dökülür en fazla; ya da rakının son yudumu içini kaldırır. Kusma ihtimalin bile vardır ve hatta sayısal lotoyu kazanma ihtimalinden on milyon daha fazladır. Hiç düşmeyeceğimiz durumlara düşer, hiç olmaması gereken virgülleri kullanırız böyle günlerde. Yağmur yağsa o gün, her yer mis gibi toprak koksa, böyle günlerde lağım taşar bizim sokaklarda. Bok götürür, boka batmış hayatımızı.. Koklarız birbirimizi böyle günlerde ve bok atarız birbirimize. Böyle günler lanetlidir, kendi iç huzurumuzdan 7.2 milyon km uzakta, bilmem hangi dallamanın savaş meydanında itinayla gebertilir bedenlerimiz. Basireti bağlanmış hikayelerin günüdür böyle günler..
Aslında karla karışık ve hatta karma karışık bir sürü hikayenin kesiştiği noktada, öyle kederli, böyle hüzünlü hikayelerin ardından sanki güneşli günler gelecek gibi hissediyorsun. Değişik bir his bu, belki de bir beklenti. Oysa geçen günler öyle haybeye geçmiyor, saçına birkaç ak düşüyor. Ki bu seni düşündürüyor da; zira babanın saçı daha geçen sene beyazlamış. Ve her geçen sene baban daha kıymetlenmiş gözünde. Annene el emeği göz nuru gibi bakmaya başlamışsın. Kardeşin seninle aynı hataları yapmasın diye türlü düşüncelere dalmışsın. Seslerini her işittiğinde, içinde beklemediğin bir huzura erişmişsin. Ellerinle mezara koyduğun anneannen artık çok uzaklarda ve öldüğüne inanmamak için cenazesine bile gitmediğin dedenle olan tüm anıların silinmiş gözünden. Yaşanmamışlıkların üzerine, yaşanmışlıkları örtmüşsün. Ki dünya sen tüm bunları yaşarken dönmeye devam etmiş. Hiç umursamadan yaşamış insanlar. Yağmurlar yağmış. Bedenin milyon dolarların yanında bir hiç ve sevgilerden ve sevilmelerden ve aşkla sevişmelerden epey uzaklardasın. Varlığın tüm varlığına çelme takmış. Ne mutlu Amerikan bayrağına!
Sen böyle saçma sapan hikayelerin mezelik kısmında sofradaki yerini bilmezken, herifler lokmayı yutmuş, mideye indirip öğütmüş, sıçma telaşındadır genellikle.. Gurbetçi efeler gibi temizlemek düşer payına, bok sıçramış tuvaletleri.. Zaten payına hep boktan hikayeler düşmüştür oldum olası. Ne beklenir ki böyle hayattan? Ne istenir ki geleceğe dair? Hiçbir planın tutmaz, hiçbir ayar verilmez artık. Dümdüz ve kederli yaşanır sadece. Günü geçirmek telaşıdır yaptığın. Yapmak istediğin her şey, yapılmaktan öteye çok uzaktadır. Ve tüm yüreğiyle seni sevdiğini söyleyenler, yine tüm yürekleriyle başkalarını severler. Başkaları hak eder çünkü senin hak etmediklerini. Bunu kim belirler bilmezsin, öyle yutkunursun ki bunu bilmediğin için; seni gören ve senin gibi olan; yani halden anlayan oturur sırf senin için içer o gece. Senin o kederli yutkunuşun meze olur senin gibilere.. Ana avrat söversin gecelere. Herkes sövmüştür zaten. Ve sonra biter her şey, ki zaten bitmedi mi?
Fotoğraf Hesabı Bir fotoğraf karesinin anlattığı çok şey vardır hayata dair. Geçmişin tüm yükünü sırtlar fotoğraflar. Unuttuğumuzu sandığımız her an, eski kayıtlarda gizlenir. Açıp baktığımızda ise, acının bir tonuyla gülümseriz. Büyük kahkahalar atılmaz fotoğrafların arkasından… Sessizce gülümsenir. Çünkü kaybedilen her...
Bu süreçte kırdıklarım olmuş olabilir. Kırıldıklarım da oldu elbet. Kırdıklarımdan özür dilerim, kırıldıklarıma da hakkım helaldir. Bu yazıda bir güzelleme, bir düş koydum ortaya… Güzellemenin kendimce başka bir anlamı olduğuna inandım. “İyi olabileceğine inandığım”ı yansıtan bir kelime olarak da sizlere...
Yitirilen Kafamı kuma gömüp bedenimi açıkta bıraktığım bir gün, baldırımda hissettiğim acı tüm vücuduma yayıldı. En son ne zaman kanadım, hatırlamıyorum. Ama kanadımı kopardıkları günü hatırlıyorum. Gökyüzünün en ulaşılmaz dediğim noktasından aşağı doğru süzülürken, kanadım olmadan yaşayamayacağımı zannediyordum. Fakat yaşadım…...
Yıldızsız Bir Gök Baktım olmuyor, uyumayı seçtim. Ama uyku da huzur işi. Uyuyamadım. Yatağın içinde küçüldükçe, gece ilerledi. Sabaha everildi. Sabah uykusunu alamamış her insan gibi, tatsız bir günle kucaklaştım. Önümden geçip giden dolmuşa bakarken, okulu asmakta olan gençlerin bir...