Menu

Bahçenin düşü çiçek açmaktır ve İnsan bencil bir varlıktır!

bahçe

Günün belli saatlerinde dönüp bakıyorum posta kutuma yeni bir mektup bırakılmış mı diye. Penceremi kaplayan toz yüklü perdenin ardından izliyorum onu. Ama ne gelen var ne de giden! Posta kutumu diktiğim bahçenin çiçeklerine takılıyor gözlerim. Garip otlar belirmiş, boğuyor çiçekleri. Bir kısmında ise artık çiçekten eser bile kalmamış! Dikenli yaban otları yarış içinde göğe doğru yükselmede… Galibi elbet ben olacağım. Keseceğim olmadık bir zamanda! Bu zamana kadar durmaları bile onlar için şans! Bu şansı onlara ben verdim. Yani kızılacak bir şey varsa, bana kızılmalı…

Zaten hep bu alçak gönüllü olmamın ve hoşgörümün cezasını çekmişimdir şu hayatta. Bir kere olsun akıllanamadım. Ama napayım? Yakıştıramıyorum sizlere. Ne kötülüğü, ne bencilliği, ne vefasızlığı ne de diğer türlü belayı! Şaşkınlığım da bundan! Ummadığım her taş başımı yardı benim. Kalbimi kırdı vefasızlığınız. Dedim ya, bunlara rağmen akıllanamadım bir türlü… Akıllansaydım eğer; yani kötülüğünüze karşı daha kötü olmayı, bencilliğinize karşı vasatlığınızı yansıtmayı, vefasızlığınıza karşı da dostlukları kolayca harcamayı becerebilirdim. Akıllanmayı bu yönüyle kötü bir insani davranış olarak görüyorum. Çünkü böyle tavırları kabullenemiyorum. Saf bir bakış açım var. Oysa dünya, saflığı yitirmeyi meşru kılıyor, acımasız tavırları kuşanmamızı öğütlüyor!

Ben ise istemiyorum bunların hiçbirini… Bahçemde yetiştirmeye çalıştığım güzelliklerin derdindeyim. Henüz kurak bir yerken burası, bir araya geldiğim dostlarımla yaratmayı düşlediğimiz şeyin derdindeyim. Şimdilerde birçoğu başka yerlerde, başka hikâyelerde olsa da; onları güzel anmaktan öteye gidemiyorum. Kırgınlıklarımı, kızgınlarımı yüzlerine vuramıyorum!

Ama insan yoruluyor. Çünkü başını yaslayacağı bir omuz arıyor. Yorulduğunda dermanına koşacak bir dost elini gözlüyor. Tutkusunu, sevdasını ufacık zamanlarla da olsa bahçenin güzelleşmesine adayacak sevdalılar arıyor. Bahçeyi isteyen istediği gibi güzelleştirebilecekken, yola devam ettiğim ve sonradan düşe ortak olanlarla da yürütemiyorum artık. Günden güne de kuruyor bu bahçe. Yabani otlar sarıyor dört yanını. İnancımı yitirmekten korkuyorum. Tertemiz duygularla bir bahçe yaratılabileceğine olan tutkumu kaybetmekten çekiniyorum…

Bir umut, bir ışık olmasını dilediğim bir mektup bekliyorum aylardır. O bahçenin dermanı olacak gerçek dostları düşlüyorum. Vefasızlığın, sahteliğin ve kibrin olmadığı bir dostluk istiyorum! Bu zamanda olacak iş mi diye sorabilirsiniz. Dünya çok değişti, herkes çok yoğun da diyebilirsiniz. Kendimizi avutmak, kandırmak zamanı değil şimdi! Bin türlü bahanenin içinde dönüp dursak da, aslında gerçek gün gibi ortada… Sadece bir kılıf edinme derdi bu. Kalabalıklarda anlatırken meziyetlerinizi, kısaca bahçeden de bahsedeceksiniz. Zamanında neler neler yaptığınızı anlatacaksınız uzun uzun. Her şeyden anladığınızı göstereceksiniz cümle âleme. Kırdığınız kalplerden ise hiç bahsetmeyeceksiniz bu kalabalıklara! Sütten çıkmış ak kaşık misali; bol yetenekli, bol meziyetli ve pırıl pırıl bir insan olarak göz dolduracaksınız! Yükselirken maddi varlığınız geride, üstüne basıp kullandığınız insanların hüzünlü yaşamları kalacak. Onlara yukarıdan bakmaya bile tenezzül etmeyeceksiniz. Bakmayın da zaten! Dostluğu harcamaktan çekinmeyenler, geriye dönüp baksa ne olur? Bahçeyi kullanıp bırakanlar, hangi güzelliği savunabilir ki?

Bu bahçe güzellikler yaratacak. Bu bahçe umutla tutunacak bu hayata… Bu bahçe herkese ve her şeye rağmen var olmaya devam edecek! Silinirken varlığınız, bu bahçenin düşüne ortak olmamanın hüznüyle boğulacaksınız ve dostluğumu yitirmenin kederine tutulacaksınız! Biliyorum, sonunda yine beni kötüleyip yargılayacaksınız. Ama bir gün elbet aynalara ağlayacaksınız!

Günün belli saatlerinde dönüp bakıyorum posta kutuma yeni bir mektup bırakılmış mı diye. Penceremi kaplayan toz yüklü perdenin ardından izliyorum onu. Ama ne gelen var ne de giden! Posta kutumu diktiğim bahçenin çiçeklerine takılıyor gözlerim. Garip otlar belirmiş, boğuyor çiçekleri. Bir kısmında ise artık çiçekten eser bile kalmamış! Dikenli yaban otları yarış içinde göğe doğru yükselmede… Galibi elbet ben olacağım. Keseceğim olmadık bir zamanda! Bu zamana kadar durmaları bile onlar için şans! Bu şansı onlara ben verdim. Ama kızılacak bir şey varsa, aynalara bakılmalı…

Beğen