Menu

Hoş Geldin Otuz Dört Yaşım

Hoş Geldin Otuz Dört Yaşım

Benim en büyük hayal kırıklığım henüz 10 yaşımdayken gerçekleşmişti, bilenler bilir… Bir yerlerde de yazmıştım bu anımı… Kısaca değinmek gerekirse, 1999 yılını bitirmiş 2000 yılına giriyorduk. Milenyuma, yani yeni bin yıla giriyordu dünya… Birçok yetkili bu tarih değişiminin mevcut bilgisayar sistemlerinde sorun yaratacağını ve büyük bir kriz çıkabileceğini belirtiyordu. Ben de çocukça bir hevesle sistemin çökmesini bekliyordum. Sistem çökünce ne olacağı hakkında en ufak bir fikrim de yoktu.

İzmir’de, teyzemlerle birlikte yeni yıla girecektik. Yemek yedik, tombala oynadık, keyifle maaile televizyon seyrediyorduk. O zamanlar televizyonun farklı bir yeri vardı herkes için. Bazı şeyler daha kıymetliydi, yıpranmamıştı… Beş dakika daha fazla seyredebilmek için neler vermezdik… Sonra sistemin çökme vakti, yani 2000’e geri sayım başladı. Bende derin bir heyecan… 10, 9, 8, …, 1 ve bir anda her yer karardı… İçimden “İşte oldu, tüm sistem çöktü!” dediğimi hatırlıyorum. Evde bir sessizlik oldu… Kısacık bir an… Kimse konuşmadı ve sonra gerisin geri geldi elektrikler… Televizyon açıldı, çaylar içildi… Hiçbir şey değişmemişti ama benim için çok şeyin başladığı ve bittiği bir an yaşanmıştı… Belki şimdilerde o ana tanıklık eden ev ahalinin hiçbiri hatırlamaz bu olayı ama ben hiç unutmam… Çünkü yeni yılın çok da yeni olmadığını kavramıştım ben o gün… Beklentilerimizin, bizim beklediğimiz için gerçekleşmeyeceğini görmüştüm. Yaşam bir şekilde kendi bildiği yoldan ilerliyordu. Bu ilerleyişi daha iyi veya daha kötü yapanlar da bizlerdik…

Büyümek çok garip gerçekten… Yaş almak değil de büyüdüğünü ve çevrendeki insanların senden daha tecrübesiz, daha başka olduğunu fark etmek garip. Çocukluktan gençliğe doğru adım atarken hep daha bilinçli olmayı nasıl başardım bilmiyorum. Gençliği kolay kabullendim. Kabullendiğimde yaşıtlarımdan daha olgundum. Yaşıtlarımın hayalleriyle benim hayallerim arasında çok büyük farklar vardı. Bu fark nedense bu yaşıma kadar da sürdü. Dünyanın hep daha güzel bir yer olabileceğine inandım. Bunu elbirliğiyle başarabileceğimizi düşündüm hep… Ama dedim ya deneyimler gerçekle yüzleşmenizi sağlıyor. Yaşadıkça öğrendiğin acı gerçekler var ve bunu kabullenme süren hayata karşı tavrını da belirliyor. Hayat acımasızlıklar üzerine inşa edilmiş ne yazık ki… Acımasızlıklar olmasa daha iyi bir dünya olur mu, sanmam… İdrak etmek ve kabullenmek güç olsa da bunu idrak edip kabulleniyorsun, bir süre sonra…

17 yaşımda; dünyanın tüm acılarını ben çekeyim, benden sonra hiçbir acı yaşanmasın diyordum… Sonrasında “Dünya çok ağırmış, sırtlamaya kalktığımda anladım…” demiştim… Şimdilerde ise gördüğüm onca felaketi bir küfür gibi taşıyorum yüreğimde ve diyorum ki “Daha nelere şahit olacağız…” Ama korkmuyorum… Geçmişin korunaklı limanına bağlamıyorum yüreğimi… Geleceğe karşı toplumsal beklentileri içtenlikle taşıyorum. Bencilleşmedim… Empatiyle yaklaşıyorum her şeye… Her şeyi anlamaya, zihnimde bir yere oturtmaya ve iyi niyetlerle yorumlaya çalışıyorum… Fakat olmayacak olanı da biliyorum. Daha temkinliyim artık. Bazı şeylere şaşırmıyorum, bazı felaketler çok olası geliyor gözüme… Göze aldıklarıma odaklanıyorum. Göze alıp çabaladıklarımla meşgul etmeye çalışıyorum zihnimi… Kendi yaşamımın güzelleşmesinin, başka yaşamlara da güzellik katma şansı olduğunu düşünüyorum. Böyle kabul ediyorum bazı şeyleri…

Hayalleri olmasa insanın, bunca yaşanılana katlanabilmesinin mümkün olmadığına inanıyorum. Hayallerime sıkı sıkıya tutunuyorum ve ara ara sorguluyorum hayallerimi… Hayallerim için alt üst edebileceğim bir düzenim var. Hayatımın altının üstünden iyi olmayacağını ben de dâhil hiç kimse bilemez ki…

Otuz üç yıl geçmiş… Uzun bir zaman mı, bence değil… Hayat su misali akıp giderken, bizden önce yaşamış milyarlarca insanın hikâyelerinin tamamını bilmemizin mümkün olmadığı bir gerçek… Anlatılanların da doğruluğu tartışılır… Otuz üç yılda yüzlerce insanın yaşamlarının bir anında oldum. Bundan sonra da nice insanla birlikte tanıklık edeceğiz yaşananlara… Önemli olan anlardı benim için… Anlar paylaşıp anılar biriktirdik herkes gibi… Bu yaşıma kadar kimsenin kuyusunu kazmadım, kimseyi bilerek incitmedim, kimsenin kötülüğünü istemedim… Herkesin mutlu olması, en azından güzel ve anlamlı yaşaması için çabaladım… Başardım ya da başaramadım diyemem. Bu yargı; beni tanıyanlar, birlikte anılar biriktirdiğim insanlar tarafından dillendirilebilir. Ama biliyorum ki elimden geleni yaptım ve yapmaya devam edeceğim… Yeşertmeye çalıştığımız bir ormandır. Ne kadar su taşırsak o kadar başarmışızdır bu hayatı…

O halde hoş geldin otuz dört yaşım, hoş geldin…

Hoş Geldin Otuz Dört Yaşım

Hoş Geldin Otuz Dört Yaşım

İnstagram hesabımı da takip edebilirsiniz.

Beğen