Menu

İnsanın Manzarası ve Diğer Şeyler

İnsanın Manzarası ve Diğer Şeyler

Her gün aynı servisin aynı koltuğunda oturup aynı manzaraları hüzünle seyreden milyonlarca insanın umutsuzca beklediği ve bir türlü gelmeyen şeylerin listesine sarılıp uyumaya çalışıyorum. Ne zaman vazgeçmeli? Ne zaman bir şeylerin hiç geçip gitmeyeceğini ya da gelip öylece hayatın merkezine inmeyeceğini kabullenmeli? Bir şeylerden çok sıkıldım. Şans dediğimiz şeyin ne zaman geçerli olduğu ya da gerçekten olup olmadığı konusunda kafamda soru işaretleri var.

Bir sürü şeyin içinde savrulduğunuzu hissettiğiniz oldu mu? Olmasını istediklerinizin sizin çok istediğiniz anlarda olmayıp, alelade bir zaman karşınıza dikildiği zamanları hatırlıyor musunuz? Hiçbir kıymeti kalmadığında en olmaz dediğimiz şeyin avuçlarımıza düşmesi, dünyanın komik olduğunu mu gösteriyor?

Her şeyi bir kenara bırakıyorum, hiçbir şeyi umursamıyorum dediğim anda her şeyin merkezine düşüp ilahi bir emirle umursamazlığıma son veriliyor. Hayatımı bir kuklacının kirli ellerinde sahneliyorum. Alkışlar bana değil hep kuklacıya gidiyor ve gösteri bitince kirli bir kutuya tepiliyorum. Hayatımı bir servisin koltuğunda oturup hüzünle seyrediyorum…

Yazmanın ağır vebalini taşıyan insanların oturup kederli memleket sohbetleri etmesindeki romantik tavrı, memleketin her köşe başında görüp içimde bir şeyleri yine katlediyorum. Yumruğum çatlamış çünkü, dilim kurumuş… Bir tek kör olası gözlerim sağlam. Ağlamayı unutan kederli gözlerimle deşiyorum bağrını memleketin…

Günü geçirmeli, haftayı tüketmeli, ayı devirmeli, bu vebali sırtlamalıyım. Çünkü intihar her yerde… Her geçen saniye cezamız ağırlaşıyor. Her intihar bir katil ortaya çıkarıyor. İçimizdeki katiller, içimizde gülen katiller, içimizi katledenler… Saatleri ortadan kaldırmam gerek. Çünkü yüküm ağır ve geçen zaman hiç gelmeyen bir gemiyi hatırlatıyor…

İnsanın avunma şeklidir, insanın dayanma gücüdür geçmiş… Geleceğin soğuk sokaklarından korkan herkes geçmişin sıcak evlerinde uyur. Ama bilmez… Bilseydi; daha iyi, daha gaddar, daha pervasız, daha bağışlamacı olurdu. İyinin de kötünün de kıymeti, geleceğin kıyametinde saklanır. Anlamsız zannedilen her cümle bir şekilde anlamını bulur. İşte bu yüzden insan katilidir kendisinin. Katlettiği kadar var olur, katlettiği kadar tüketir ömrünü. Temiz bir yürek hiç olmadık bir zamanda kirlenir ve bir daha hiçbir zaman kurtulamaz karanlıktan. Hep taşır o lekeyi. Hep kirletir, kirlenir. Çabalamak nafiledir. Bataklığa batmış bir çocuk gibi batar ağır ağır… Tutunacak dal, uzanacak el kalmamıştır. Çünkü kirlenmiştir artık ve her koyun kendi bacağından asılır bu hikâyede…

Kaçmanın fiziksel bir yanı kalmayınca, insan içinde bir yerlere sığınır. Bir ezgi, bir an… Orada yaşar. Orada yaşadığını sanır. Ancak varlığı, bu kokuşmuş düzende çürümeye devam eder. Herkes bir şeylerin sahibidir. Sahip olamadıklarının da esiridir aslında… Akıntıya karşı kürek çekenler er ya da geç yorulur. Bu eşyanın tabiatındandır. Yorulanlar akıntıya kapılır ve yaşanacak ne varsa yaşanır o vakit.

Yaşanacak ne varsa yaşamaya…

İnstagram hesabımı da takip edebilirsiniz.

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.

– İnsanın Manzarası ve Diğer Şeyler

Beğen  
Önceki Yazı
Sonraki Yazı