Menu

Uykusuz Adamın Düzdükleri…

Tüketirken ömrümüzü sanal budalalıklarda, kaçırmışken treni ve gecenin geç saati uyumak için türlü nedenler var iken; mutsuz köşelerde, umutsuz yazılar okumaktayız… Herkes varken evde aslında herkes yok.. Ve biz milyonlarcasının düzüştüğü kentlerde otuz birlere kaldıysak ve umursamıyorsak hiçbir şeyi bitmiştir her şey… Yıkılmıştır evler… Yollar çatlamıştır…

Bankada sıra beklemekten yorulan insanlar vardı… Her birinin kredi borcu vardı bankaya.. Hayatlarını peşkeş çekmişlerdi.. Hayatlarımız banka kredilerinin hoyrat rakamlarını hesaplamakla geçiyordu.. Ve bir araba, bir ev alabilmekti yaşam gayemiz. Oysa alınan onca evin içinde mutluluk yoktu.. Hep bir eksik çıkıyordu ve insanlar her geçen gün uzaklaşıyordu mutluluktan.. Algıladıkları sistem anlayışının ötesine geçme dertleri olmadı hiç.. Karanlıktan korktular… Ve karanlığı aydınlatma amacı gütmeden var olduklarını varsaydılar.. Oysa yaşadıkları söylenemezdi bile…

Bir şeyin eksikliği aşikardı yaşamlarımızda… Bir noksanlık söz konusuydu.. Bunu ne dinler, ne yasalar ne bilim insanları ne de doğanın kendisi açıklayabilirdi… İleri demokrasi veyahut el yapımı ekonomik sistemlerin dolduracağı bir boşluk değildi bu.. Bu çözülmesi güç; fakat bir o kadar da gerekli şeydi.. Bir şeydi eksik olan.. Bir şey.. Bizi bu yalnızlığa, bu lağım çukuruna iten o şeyin eksikliğiydi.. Ve eksik ölüyorduk sonunda.. Belki.. Belki öldükten sonra tamamlanacaktık.. Sistem, kural, oyun buydu… Ama bunu bilmemiz henüz mümkün değil.. Bir gün eksikliğin giderildiği bir dünyada, daha tam, daha dolu yaşayan insanlar olacağını düşleyerek geçireceğiz şimdilik…

Güneş herkesin üzerine mi doğar? Güneş her gün doğar mı? Ve belki de cehennemimiz olacak olan güneşin aslında canımızı alacak olması trajikomiktir…

(Biraz daha zamana ihtiyaç duyumsuyorum.. Biraz sonra, biraz daha sonra, benliğimi kazanacağım.. Burnundan kıl aldırmayan, bilmiş götlere selam olsun; karanlık yazınlarınızla birlikte yok olacaksınız..)

26.01.13 18.45

Beğen