Menu

İstanbul

– İstanbul –

Güncelikler

07.09.19

Anadolu Hisarı’nda çokça vakit geçirdim. Bunun nedeni oturduğumuz yere yakın olmasından kaynaklanmıyor. Orası içimde farklı hisler uyandırıyor. Tam tarif etmem güç. Ama huzurlu bir his… Göksu Nehri’nin denize kavuştuğu o masalsı yerdeki eski yalıların bir kısmı günümüzde kafe olarak işletiliyor. Nehrin kıyısında çayını yudumlayan insanlar kim bilir neler düşünüyor? Ben? Ben sanırım o anın huzuruna dalıyorum genellikle. Huzurlu anların tadını çıkarmalı insan. Çünkü bazen o anlara ihtiyacımız oluyor…

08.09.19

Her güzel şeyin bir kötü yanı vardır ya, İstanbul da nihayet bizi o kötü yanıyla tanıştırdı. Normalde on dakikada ulaşacağımız Çengelköy’e yaklaşık bir saatte varabildik. Açıkçası oturduğumuz kafe enfes bir manzaraya sahipti ama sanırım yol gerginliğiyle pek tadını çıkaramadık. Ufaktan İstanbullunun derdine ortak oldum…

09.09.19

Yaşamımız dönüm noktalarıyla şekilleniyor, değişiyor, büyüyor ve bambaşka maceralara yöneliyor. Bir noktadan bir noktaya ulaşana kadar hiç ummadığımız rastlantılara, şaşkınlıklara ve mucizelere tanıklık ediyoruz. Bu günden tam bir sene önce, bir kadının huzuruna ortak oldum. Bu aslında sembolik bir şeydi. Sembolikti çünkü hiçbir yasanın, geleneğin, kuralın ya da değer yargılarının engel olamayacağı ve olamadığı bir şeydi. Yani bizi bir evrak bağlamadı, görülmeyen bir bağ vardı zaten… Her şey resmiyete kavuştu. Toplum da huzur buldu. Resmiyete kavuşan aşkımızın bir senesini doldurduk. Evlilik şudur, budur, kötüdür, vb. genellemeleri, diğer tüm genellemeler gibi gereksiz bulduğumu söylemek isterim. Her şey insana göre şekillenir, bireysel bakış açıları sonuçlar doğurur ve bu sonuçları bir arada değerlendirip olumlu ya da olumsuz yargılara varılır. Eğer olumsuzlukları giderme noktasında başarılıysanız, iyi bir ikilisinizdir. Ama olumsuzluklara odaklanıp bireysel menfaatlerinizi ve üstünlük mücadeleleriniz”i merkeze koymaya başlarsanız; evet, evlilik çok kötüdür. Ha bizimki böyle olmadı. Süper bir seneydi…

10.09.19

Boza içmeyi çok severim. İlk deneyimim, babamın akşamları dolaşan seyyar bozacılardan aldığı bozayla olmuştu. O yıllardan beri bir şekilde içmeye devam ettim. Vefa Bozacısı da yıllardır gitmek istediğim bir yerdi. Nihayet yolumuz düştü ve Meşhur Vefa Bozacısı’nın da bozasını içmek nasip oldu. Hatta iki bardak içtim. Bu leziz içeceği siz de gidip orada için. Huzur bulacağınıza garanti verebilirim.

11.09.19

Bu koskoca şehirde insanların bir araya gelmeleri gerçekten çok güç. Bu yüzden ne yazık ki çok az dostumla bir araya gelebildim. Eylem ve Erkan’la içtiğimiz biralar tüm dostlar için olsun. Başka bir İstanbul hoşluğunda görüşmek dileğiyle…

13.09.19

Sanırım her şeyi bir kenara bıraktığımızda, bir süre Kadıköy’de yaşamak niyetindeyiz. Nedense bugün o kalabalık sokaklarında dolaşırken böyle bir karar verdik. Bir süre neden olmasın?

14.09.19

Hisar’a attık kendimizi. Huzurlu demiştim, kaçırmayın…

15.09.19

Filmlerde, dizilerde o eski İstanbul mahallelerini görüyorsunuz ya; işte onların büyük kısmı Balat’ta çekiliyor. Balat’ın o dik sokaklarında soluk soluğa kalın. Her köşe başında ayrı hikâyeler, ayrı izler, insanlar, yüzler var… Çocuklar sokaklarda oyunlar oynuyor hâlâ. Biliyorum, bir gün yıkılıp gidecek oralar. Yıkılmadan gidip görün. Adımlayın o sokakları… Biz soluklanmak için iki farklı kafede oturduk. Birincisi “Smelt&Co” adında küçük bir kafe. Benim yaptığım gibi “Acı Biberli Limonata”ya abanmayın. Harbiden acı biber var içinde ve boğaz yakıyor. Gerçi boğazıma iyi geldi, şifa niyetine içebilirsiniz farklı bir tat. Ben onu karabiberli olarak hayal etmiştim. Yani içinde karabiber taneleri vardır, hafif aromalı bir tat falan diye düşündüm. Acı biberi bildiğiniz kırmızıbiber olarak hayal etmedim. Ama öneririm tabi. Tuti, daha mantıklı bir seçim olan “Melisalı Limonata” içti. Bence ilk tercih bu olmalıymış katılıyorum hatunuma. Bir diğer kafe ise, Balat’ın meşhur kafelerinin başında gelen “Naftalin” hazretleriydi. Ben pek meşhur mekân avcısı biri değilimdir. Aslında oturma planımız da yoktu ama mekân benim gibi antika tutkunu garip bir adam için hayli çekiciydi ve oturmadan edemedik. Ben böyle kendine has işler yapan, antika kafalı mekânlara hayran oluyorum. Naftalin kafe de bunların başını çekmeye başladı, hayırlı olsun! Sadece gidip fincanda çay için ve tuvalete girin, fotoğraf da çekersiniz, kedi de seversiniz, mekânda ne üretiliyorsa gönül rahatlığıyla da yiyebilirsiniz. Ama tuvalete girin. Boyunuz uzunsa dikkat ediverin.

(Ha bu arada Balat’ın çok fazla yukarısına çıkmayın. Farklı bir dünya var orada. Hangi çağa ait, neye hizmet ediyor belli değil…)

 16.09.19

ŞİNANAY
Ada vapuru yandan çarklı *
Bayraklar donanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinanay da şinanay.

Müslümanı, yahudisi, urumu
İsporcusu, ihtiyarı, veremi
Kiminin saçı uçar, kiminin eteği
Şinanay da şinanay.

Estirir de ada yeli estirir
Seni sevindirir beni küstürür
Lüküs kamarada kimler oturur
Şinanay da şinanay.

Melih Cevdet Anday

Böyle seslenmiş Melih Cevdet Anday… Sonrasında ise Sezen Aksu’nun seslendirdiği bir şarkıya dönüşüp bugün belki de vapurdaki diğer tüm yolcular gibi benim de dilimde dolanıp duruyor. Yolumuz Büyükada’ya düştü. Vapurda yanımızda yolculuk eden Ali amcayla yaptığımız keyifli sohbet, simit ayran uyumu ve yaklaşık 80 dakikalık bir yolculukla Büyükada’ya vardık. Ali amcanın ısmarladığı lokma ve çay eşliğinde soluklandık. Böyle güzel insanlarla yolunuz kesişiyor. Eğer görmeyi bilirseniz, güzel anılar biriktirmeniz hiç şaşırtıcı olmaz… Ali amcayla vedalaşıp konaklayacağımız Çenar Konak Butik Otel’e uğradık. Gerçekten adaya yakışır naiflikte bir oteldi. Adaya gideceklere rahatlıkla öneriyorum. Konakta kalıyorsunuz, gerisini siz düşünün… Bence harika bir deneyimdi. Ayrıca Starbucks kahvesiz yapamam diyorsanız, sanırım adada ulaşabileceğiniz tek yer burası. Yani kalmıyorsanız bile gelin, kahve için Starbucksçılar… Gece arka bahçesinin o sessiz huzurunda gözlerinizi kapayıp adanın huzuruna dalabilirsiniz… Güler yüzlü ve incelikli çalışanlarına da tekrardan teşekkür ederim. Ha bu arada, Korsan Edebiyat’ın iki sayısını otele bıraktım, belki birilerine bir şekilde ulaşır…

Ada sanırım akşam on dolaylarında epey sessizleşiyor. Dükkânlar, lokantalar falan kapattı bildiğiniz. Ha belki eylül ayının ortasına gelmiş olmamızdan kaynaklıdır. Hak veriyorum… Acilen fayton olayının çözülmesi gerekli… Elektrikli araçların kiralanması, elektrikli tur araçları gibi araçların kullanılması çok daha iyi olacaktır. Epey yorucu oldu bizim için. Yaklaşık 25 km yol yürüdük. Aya Yorgi’ye de çıktık… Ha spordur, iyidir hoştur ama hamlamışız. Haliyle ertesi gün için çok da hayırlı olmadı… Rum Yetimhanesi’ne gücümüz yetmedi. Çok isterdim oraya da çıkmayı… Kısmet, başka bir zamana kaldı…

 

*Yandan çarklı vapur ya da yandan çarklı gemi, yan tarafındaki su çarkını buhar makinesinden aldığı güçle döndürüp hareketi sağlayan ve daha çok nehir yolculuğunda kullanılan vapur. Antik çağlarda bu çarkların hareketi insan ya da hayvan gücüyle sağlanırdı. Çağdaş çarklı gemiler dizel motorlarla da takviye edilmektedir:

İnstagram hesabımı da takip edebilirsiniz. A

İstanbul

Beğen  
Önceki Yazı
Sonraki Yazı