Koskoca şehrin içinde sıkışıp kalan bedenim; yetişmesi gereken mesailere geç kalmamak adına günün erken saatlerinde otobüslerin, hızlı trenlerin, yeşil dolmuşların hoyratlığında koşturur oldu. Günün yorgunlukları, kırgınlıkları, şaşkınlıkları üzerime birikmiş bir halde de aynı yolu geri tepmek zorundaydım. İnsanları izliyordum çoğunlukla....
Aylak..
Boş sokaklarda boyadık aşkın renklerini Ve polislerden kaçarken Soluk soluğa seviştik aşklarımızla.. Yorgun bedenlerimizi alkolle dindirdik Güç bela düzüşlerimizin arasında döktük göz yaşlarımızı.. Özledik çocukluğumuzu, özledik annelerimizi, özledik hayallerimizin olduğu yılları.....
Uykusuz Adamın Düzdükleri…
Tüketirken ömrümüzü sanal budalalıklarda, kaçırmışken treni ve gecenin geç saati uyumak için türlü nedenler var iken; mutsuz köşelerde, umutsuz yazılar okumaktayız… Herkes varken evde aslında herkes yok.. Ve biz milyonlarcasının düzüştüğü kentlerde otuz birlere kaldıysak ve umursamıyorsak hiçbir şeyi bitmiştir...
Gece ve Kötü Adamlara Adanmış Bir Yazı Sadece!
Gece ve Kötü Adamlara Adanmış Bir Yazı Sadece! Koskoca sokaklarda, yüzlerce insan yürüyor… Baktığında öylece, hani öküz tren olayı, harbiden kalabalıklar! Ama içinde yürürken onca kalabalığın, omzuna çarpan azmanları bir kenara bırakırsan; koskoca bir yalnızlıktır var olan! Hayatın nicelikleri ve...
İsimsiz bir yazı…
İşin üzücü yanı ne biliyor musun? Günler, biz olsak da olmasak da geçiyor. Ve bunu bildiğimiz halde, mutluluk palavralarına sarılıyoruz inatla. Boş sevda vaazları verip hüngür hüngür ağlıyoruz. Ölümlerin çok basit nedenlerden olduğunu bildiğimiz halde, her gün medyanın uzun yaşam...