Kadınlar günümüz dünyasında güçlü olmak zorundadırlar. Çünkü günümüzde her şey kadın üzerinden temellendirilmektedir. Onların bedeni, kıyafeti, doğuracakları çocuk sayısı, kadının yeri… Bunlar dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de çok tartışılmakta. Çoğunlukla bu kavgaların sonucunda üzüldüğümüz söylemleri ve uygulamaları gözlemlemekteyiz. ...
Bak bir yıldız kaydı ve gökyüzü artık eksik…
Bazen tüm gökyüzünü alıp odama taşımak istiyorum. Ki odam küçücük, ben zor sığıyorum. Ama bazen bu gökyüzünü bile hak etmiyor insanlar. Onların yüzünü gördüğüm anda olur olmadık tüküresim geliyor, içimden küfür de ediyorum, yalan yok. Dokunarak iyileşebilseydi insanlar, bu parmaklarımı...
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Boş bir sayfaya bakıyorum bir saattir. Solitare oynadım, ardından Freecel… Neden yapıyorum bunu bilmiyorum. Zamanımı bu iki oyunla baya harcadığımı düşünüyorum. Ya da zaman öyle ya da böyle geçiyor işte. Durduğunu gören oldu mu bilmiyorum. Gelip geçici yaşanmışlıklar üzerine kurulu...
Yolların kattıkları…
Uzun yollar beni hep sahil kenarına çıkardı. Geceleri uzun uzun seyrettim denizi. Kokusunu içime çektim. Her şehrin sahilinde ayrı bir koku çalındı burnuma. Garip aslında. Ama çok da önemli değil. Işıltılı dünyaları bir kenara ittim bu yolculuğun sonunda. Kıyıda köşede...
Bir sevgiyi büyütmek, bu zamana dair değil!
Dedem at arabasıyla bostana giderken, bilmediğim türküler söylerdi. Bir keresinde yolda karşımıza bir araba çıktı. Az daha kaza yapıyorduk. Bir küfür savurdu hemen. Ama öyle ağır bir küfür değildi. Sanırım “deyyus” gibisinden bir şey… Dedem, karpuz ekiyordu. Karpuzlar o zamanlar...
Bir nehir kana bulanır
İçinden şiirler akan bir nehirim ben, Apansız ölüp giden bir mısrayım. Tutuşmuş evim, yanmışım. Amansız bir kavgaya kapılmışım. Oyuncağı kırılmış bir çocuğum ben, yitip gitmiş oyunlarım eski bir mahalle kahvesinde. Küçük bir kıza tutulmuş, ve kocaman bir adam olmuşum bir...
Ah be güzel kardeşim gemi batıyor…
Ah be güzel kardeşim gemi batıyor… Dökülmüyor. Artık dökülemiyor. O kadar çok aktı ki gözümüzün yaşı… Artık, içimize doğru kanıyoruz sanırım. Kötülüğü yaymanın bu kadar kolay, sevgiyi anlatmanın da bir o kadar zor olduğu bir dünya burası. Ve sanırım artık...
Gökçe tabi, başka ne olabilir ki?
Bu şarkı eşliğinde okumanız dileğiyle : Beni Vur Oysa ben bu gece, tüm her şeyi bir kenara bırakıp sana seni anlatacaktım. Ama sen, benim gözümden hiç görmedin ki kendini… Uydurma davaların, uydurma hâkimlerinin yargılarına kandın. Oysa komplonun kralı, bana kurulmuştu...
Ben payıma düşen her şeyi kabul ettim…
Bir süre sonra, hepsinden, her şeyden, onlardan, bunlardan yoruluyorsun. Yüzüne baktığın kim varsa mutsuz. Elini tuttuğun kim varsa kırılmış dört yanından… Her gün umutsuzca nihayete eriyor. Neyi bekliyorum, niye bekliyorum bilmeden… Bilmemek en acı verici şey aslında. İnsan bilmeyince içinde...
Yemezler efenim, yemezler…
“Burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi…” Tezer ÖZLÜ Klavyelerimizde hashtaglerimiz hazır. Beylik birkaç laf da bulmalı. Sonra gül yüzlü Özgecan’ın bir fotoğrafını da eklemeli… Sonra öfkeyle; idam demeli, sallandırmalı demeli, kurşuna dizmeli, paramparça etmeli demeli.. Sonra herkes evinin...
Belaların boyunduruğu altında..
İnsan kendi ittiği bir insanı düştü diye sorguluyorsa, büyük bir yanılgı vardır ortada. Ben tüm yalınlığımla kalbimi açtım ve sonuçta sevgisiz bırakıldım. Ama benim bundan sonra yaşadığım hiçbir şeyi sorgulanmaz kıldı bu durum. Yani artık bir kuştan daha da özgürdüm....
Biz dağ adamları; çok yorulduk!
Ruhundan orospu çıkan bir güruhtuk Şapkadan tavşan çıkaran zihniyete inat Deştiğimiz her toprak parçasından kemik parçaları çıkıyordu Çaresiz eşlik ediyordu rakımıza sigara hazretleri Bir gün daha nihayete ererken, Kaç kadının canına mal oluyordu erkekleri? Ve...
Konuşan ben değildim ve dublörüm henüz daha bir çocuktu…
Öyle kederli bir tutarlılıkla izlerken denizi; ki ben tutarlı bakarım genellikle, tutarsızlığım bizzat kendi küçük hikayemdedir. Denize ve gökyüzüne baktığımda gördüklerim; bulutların ve sert dalgaların dışında, insanlığın bu değerli şeyleri nasıl olup da paylaşamadığını sorgulamama neden olur. Hiç bir sorgunun...
1 Eylül-Dünya Barış Günü
Olmayan her şeyin bayramı var ne garip.. Bugün barış günüymüş dünyanın.. Barışalım o vakit.. Bir adam selfie çetkiyor köprüde, Hemen ardında, birazdan intihar edecek adamla birlikte Barış diyorduk değil mi? Barışalım.. Manşetler iç açıcı olmayabilir.. Misal bir adam eşini bilmem...
Öncesi..
Çok yazık.. Kıştan çalınma bir poyraz esti üzerimize ve toz kalktı. Nefes almak güç.. Bir annenin çocuğunu yıkaması kadar hoş ve sabunu kafasına vurması kadar nahoş.. Ağır kahvelerin hükmünde verildi cezam; böbreğim kesildi, ciğeri beş para etmeyen bir doktorun yanlış...
Sevgi Dozajı
Sevgi Dozajı Sıyrılmak isteyip de sıyrılamadığım düşüncelerimin bedenimi esir alması ne kadar sürecek bilmiyorum. Bir balığın -büyükçe bir balık- karmaşık kılçıklarını ayıklarkenki komik halim geliyor aklıma. Lüks lokantalarda, kibarlık budalası ahmakların nasıl da becerikli olduğuna şaşırmamalı.. Kısır bir döngüde, her...
Gece karambolleri (İçimizdeki kaosun patlak verdiği günlerden geçiyoruz sayın seyirciler!)
Birden bastıran yağmur, toprağın kokusunu dalga dalga yaydı. Bu koku özgürlüğün kokusuydu kanımca. Bu koku temizliğin kokusuydu. Yağmur dinince ıslak sokaklarda yürüdük bir süre. Bana kalsa yağmur başladığı andan itibaren çıkmalıydık, içerisinde oturduğumuz kafeden. . Ama yanımda buna cesaret edebilecek...
İmreniyorum doğrusu..
Gece sabaha devrederken tüm pisliği, herkes derin uykudayken ve sen ortalama 2 saat uyuyorken, bedeninin türlü yerinden ikaz lambaları yanıyorken, kilon yüzü geçmiş, gözaltı torbaların bir hayli şişmişken, yutkundukça boğazın ağrıyor ve gözlerin daima sulanıyorken, böbreklerin hiç olmadığı kadar...
Bilinsin isterim ki; ben Turgut Uyar’ın kederli bakışıyım!
Süslü masalar, sandalyeler.. Çimlerin üzerine kurulu bir düzen.. Bir kısmı betonla kaplı.. Şık, cüretkar ve parlak elbiseler giyinmiş kadınlar.. Gömleğimin bağrı açık.. Lacivert pantolonum üzerime tam oturmuş.. Parmağımda hep taktığım yüzük ve bileğimde saatim.. Mutluluğu ölümsüzleştirecek fotoğraf makinem de...
Soma’lı çocuklar, Bizim çocuklarımız..
“Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. “ Nazım Hikmet *Gece uzayıp giden uyanıklığım ve ardından gündüze sarkan uykularımla; hayatımın en sorunlu,...